kanyon13.jpg (9223 bytes)1

kanyon17.jpg (8856 bytes)2

GÖYNÜK KANYONU

99 yaz tatilimizi ailecek Antalya’nın Kemer bölgesinin Göynük ilçesi yakınlarındaki bir tatil köyünde geçirdik. Otelin spor aktiviteleri içersinde bisikletle geziler kısmında “Canyon” kelimesini görünce hemen ismimi listeye ekledim. Gurupta 4 kişiydik. Mario, Ben ve 3 Alman konuk. Ekipbaşımız Mario önderliğinde pedallara basıp 1 km. Sonra asfalttan ayrılıp toprak yola saptık. Binlerce yıl bıkıp usanmadan akıp kanyonu oluşturan Göynük çayı bu mevsimde geçit verdiğinden çayı bisikletlere geçip dağa tırmanmaya başladık. “Bu ne biçim kanyon, tepeden mi aşağıya ineceğiz” diye zorlana zorlana pedala basarken tam nefes nefese kalmıştım ki birkaç km sonra dağ yolu bitti. Yolu bırakıp dallara ağaçlara tutuna tutuna biraz önce kenarında pedal bastığımız çayın oluşturduğu vadiye inmeye başladık. Çok geçmeden dere gibi akan çayın kenarındaydık. Mario sırt çantamı bırakmamı isteyince içersinde fotograf makinam olduğunu ve fotograf çekmek istediğimi söyleyince iki elimi de kullanmam gerektiğini ama makinayı taşımak için bana yardım edeceklerini söyledi. Dere içinde biraz yürüdükten sonra hayli dar olan ve yakınına gelmeden kesinlile farkedilmeyen kanyon girişine vardığımızda akan suyun oluşturduğu ilk gölcük de bizi karşıladı. (Foto.1) Dağdan düşüp

vadinin tabanına kadar ulaşamayan kaya, demoklesin kılıcı gibi bize "merhaba" deyip adeta kanyonun tehlikelerini peşinen bildiriyordu. (Foto.2) Tahminen yer yer 100 metreye yaklaşan kanyonun duvarlarının tepesinden her an bir kaya parçası düşebilirdi. Zaten bırakın kayayı, kayısı büyüklüğünde bir taş bile düşse tehlike yaratabilirdi. Ama bizim durmaya hiç niyetimiz yoktu. Nasıl durabilirdik ki. Keskin köşeli dönemeçler yapan kanyon duvarlarının arasındanki daracık koridordan akıp gelen pırıl pırıl suyun şıkırtıları sanki bize “gel bak ilerde daha ne güzel yerler var.” der gibiydi. (Foto.3) Gerçekten de ilerde hayli güzel yerler vardı ama biraz sonra karşımıza çıkan duvar gibi kayanın iki yanından akan küçük şelale, fotograf makinamı daha ileriye götüremiyeceğimi söylüyordu. Bende oradaki kayanın üzerine koyup self timerla içinde kendiminde bulunacağı bir kare anı fotografı çektikten sonra (Foto.4) makinayı olduğu yerde bırakıp dal parçalrından derme-çatma yapılan merdivene tırmanmaya başladım. Ama hiçbirimizin Mario’nun yardımı olmadan orayı aşabileceğimizi sanmıyorum. Fotograf makinamı orada bırakmam gerçekten iyi olmuş. Çünkü ileride boyumuzu aşan daha

kanyon10.jpg (9348 bytes)3

kanyon18.jpg (8295 bytes)4
kanyon12.jpg (10112 bytes)5

kanyon11.jpg (8608 bytes)6

 büyük havuzlardan geçtik. Havuz diyorum çünkü vadini duvarları gölcüğün sınırını oluşturmuş ve yaya geçmenize imkan vermiyordu. Kayalardan tırmanıp üzerlerinden akan şelalerde yıkana yıkana birkaç havuzdan daha geçtikten sonra son sahneye geldik. Bu sahne gerçekten çok etkileyiciydi. Yine bir kaya duvar oluşturmuş, kenarınden akan sulardan oluşan havuzun ortasına da dağdan kopup gelen Foto.2 dekinden hayli büyük ve altı sivri bir kaya, tabanına ulaşamadan havuza adeta saplanmış kalmıştı. Gölcükte biraz yüzüp sahnenin etkisini içimize sindirdikten sonra harika bir doğa oluşumunu içersinde bulunmanın keyfi ile geriye dönmeye başladık. Havuzları birer birer geçerken düşürüp kaybettiğim numaralı güneş gözlüğüm bile bu keyfimi bozamadı. Kanyon girişinde ayakkabılarımızın içine giren taş parçalarını temizleyip dinlenirken (Foto.5) Mario; buraya tekrar geleceğini ve deniz gözlüğü ile arayıp gözlüğümü bulabileceğini söyledi. Bisikletleri bıraktığımız yere tırmanınca orada bir traktör ve arkasına bağlı arabası ile çoluk çocuk bir turist gurubunu getirdiğini gördüm. Herhalde güneş gözlüğümü kaybettiğime gerçekten üzülmediğimden olsa gerek Mario’nun değil de kendimin bu traktörle gelip gözlüğümü arayabileceğimi otele döndüğümde düşünebildim. Kısa bir soruşturmadan

sonra bu “ Kanyon Safari'nin ” otele yakın bir yerdeki pansiyondan düzenlendiğini buldum. Ve hemen ertesi gün traktör arkasındaki arabada yine çoluk çocuk bir turist gurubu arasında bol sallantılı ama bunun yanında harika manzaralı (Foto.6 Traktör daire içinde) ikinci kanyon yolculuğunda buldum kendimi.
Grupta iki alman ve bir Rus aile vardı. Düseldorf’tan Annette Schreiber-Danny Duda çifti, Lüneburg’dan İsabel, Marita, Lothar,Torgen Schwarze ailesi ve Moskova’dan Oksana, Katja ve Victor Strelkova ailesi kanyonda büyük bir keyifle dolaştılar. (Foto.7) Bu Keyfi çıkarmalarında turu organize eden Yaşar Kaptan ve Cengiz YALIN'ın katkıları oldukça fazlaydı. Yoksa küçük Katja duvar gibi kayaları sadece ailesinin yardımı ile çıkamazdı. (Foto.8) Bulunduğu yerin böyle bir grubun sorumluluğunu alması için fazla riskli bir yer olduğunun farkında, grubun üyelerini sürekli kontrol altında tutmanın çabası her halinden belli oluyordu. (Foto.9) Bu çabalarıyla Yaşar Kaptan ve Cengiz, grup üyelerine oldukça güven vermiş olacaklar ki, konuklar gezinin keyfini çıkarıyorlardı. Bu keyfi en iyi çıkaran sanırım kayanın tepesinden gölcüğe atlayan Victor oldu. (Foto.10)

kanyon2.jpg (9363 bytes)7

kanyon4.jpg (9187 bytes)8

kanyon9.jpg (8243 bytes)9
kanyon7.jpg (9588 bytes)10

Benim keyfim Viktordan daha fazlaydı. Çünkü ben hem o kayadan atladım hemde kaybettiğim numaralı güneş gözlüğümü buldum.
Aslında hayli yorucu ama buna karşılık etkisi beyinlerden silinmeyen bir geziydi diyebiliriz. Aradan geçen 1 aya rağmen suyun kayaların üzerinden gölcüklere düşünce çıkan gümbür gümbür sesin kanyon duvarlarında yankılanarak çoğalmasıyla oluşan müthiş uğultunun hala kulaklarımda olması bunun en iyi kanıtı olsa gerek. O uğultunun üzerinde bir ses çıkararak birbirimize bağırmak bile başlıbaşına bir yorgunluk nedeniydi. Ama geriye dönerken Yaşar Kaptanın kanyon giriş yerinde “şirketten” ikram ettiği kanyon suyunda soğutulmuş biralar, yorgunluğumuzu orada bıraktı diyebilirim.
Bir de size yol üzerinde rastladığımız bir mağara ve ağaçtan söz etmek istiyorum. (Foto. 11-12) Yetişkin bir kişinin kafasını eğerek girebileceği bir ağıza sahip mağaraya girdiğimizde bizi daha ileriye gitmekten bir toprak yığıntısı engelledi. Yaşar Kaptanın dediğine göre mağara 5 km uzunluğa sahip fakat içerisi labirent şeklinde olduğundan girip de geriye çıkamayanlar olmuş. Bu yüzden de yöre halkı girişin az ilersini toprakla kapatmak zorunda kalmışlar. Rivayete göre bu mağara eski zamanlarda korsanlar tarafından ganimet saklamada kullanılmış.

 Ve bir ucunun başka bir yerden çıktığını söylenirmiş. Dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir şey de mağara ağzındaki ağaç. Fotograflarda gördüğünüz gibi bu ağacın kökü mağara içersinde. Mağara içersinde mi filizlenmiş, yoksa başka bir ağacın kök uçlarının mağara içinde dışarı çıkmasıyla mı oluşmuş bilemem ama güneşe uzanarak zor bir süreçten sonra koca bir ağaç olması onu diğer cinsleri arasında başka bir sınıfa sokuyor. Bence o zorluklar karşısında geri çekilen insanların ders alması gereken azmin ve zaferin abidesi bir Anıt Ağaç artık.

Eylül 99 

2002 yılında yine aynı bölgede tatil yaptığımızda yine kanyona gittik ama bu kez yanımda oğlum Baran, baldızım Canan VARDAR ve kızı Deniz de vardı. Yabancı konuklarımız;  Almanya'dan Ursula-Valdemar URSCHEL çifti, rehberimiz ise Cengiz YALIN oldu. Bu sırada çekilen fotografları da aşağıdaki linki tıklayarak  görebilirsiniz.

Göynük 2002 Fotografları
 

11

12

Bu Geziye gitmek isteyenler Cengiz YALIN'a aşağıdaki adres ve telefonlardan ulaşabilirler. 
BAYRISHER BIER GARTEN Esentepe Mah. Adnan Menderes Bulv. 13. sokak Göynük  Kemer / ANTALYA   Tel: 0242 815 18 84
Cengiz YALIN Cep Tel :0535 884 74 61


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 










 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çeşme

Ana Menü / Fotograf  / Galeriler / Makaleler / Kitap / Geziler
                             DekomostRa

                      memet@dogusfm.com.tr